Friday, October 02, 2009

ali cengiz oyunları


10 sene once zeytinburnu' ndaki fakirhanemize geldiginde nasil da cirkin bir seydin anlatamam. cok zayiftin, koskocaman yarasa misali kulaklarin vardi, ve ustune ustluk cok da yaramazdin. uyumadigin zamanlari evin icinde kosarak ve cikmaman gereken neresi varsa oralara cikarak gecirirdin. ev ahalisinin tumunu kac kere isirdin, kac kere tirmaladin bilemiyorum..



evden kactin, balkondan dustun, veterineri isirdin, her seyi yaptin da bir tek siftah olayinda zayif kaldin. nasil da akilliydin, aslinda her seyi o kadar da iyi anlardin ama hic laf dinlememek senin karakterine daha cok yakistirdigindi. gel dedim gittin, git dedim geldin, dur dedim devam ettin, git dedim durdun. aksamlari mutlaka birisinin yanina kivrildin yattin. tertemiz oldugunu da cumle alem gordu zaten. eve her yeni geleni cin gibi gozlerinle uzun uzadiya suzdun, aklina yatani kovaladin, sevdigine surtundun.




iste tam da su an kelimelerim bitti bitiyor. aklima surekli o gece geliyor. seni hastaneye yatirdigimiz geceden bir gun sonrasi.... gece tam 12 ydi saat telefon caldi, bakmadim yabanci numara diye. sonra birden uyandim 2 bucukta ve o an anladim iste, sensizligin baslamaya basladigini... sokaga attim kendimi, yurudum yurudum, ramazan davulculari gumbur gumbur ben de hungur hungur... seni ertesi gun aldim, sogutulmus ve paketlenmistin... kelimelerim de bitmisti o an, ne desem sana, neyi nasil anlatsam, basaramadik iste, sana sahip cikamadik..




keyfinle kal, huzurlu ol, oldugun yerde mutlu ol...




Friday, March 20, 2009

yirmimartikibindokuz

maddi degeri dusuk manevi degeri yuksek bilgisayarini caldirmis arkadasim hernasil bloguna son donemde arzu ettigi yazilari yazmakta zorlaniyor ise maddi ve manevi degeri cok yuksek olmayan kisiligini eski model tek kilit kapiyi kiran hirsizin caldigi bendeniz de su an cok guzel bir keziah jones wet questions dinlemekte ve arzu ettigim yazilari cokca uzun bir suredir bloguma yazamamaktayim. her neyse benim blogumu nasil olsa bir ben bir de blogunu yazmakta zorlanan arkadasim benim her yazimda otomatik olarak bir mesaj aldigi icin takip ediyor olsa da, ben iki cumleyi arzu ettigim tonlarda bir araya getirebiliyor oldugum icin yine de kucuk de olsa bir mutluluk duymaktayim. bugun itibariyle, ne eski bir arkadasim gibi cokuluslu bir kozmetik firmasinda mudurum, ne de yapmis oldugu islerde cok elle tutulur katma degerlere imza atmis bir insanim, ancak her halukarda ve de mumkun mertebede, kendi kimligimden, kendime karsi icinde bulundugum hislerden cok memnunum. cunku bu benim, bu benim ve bunu ben kendim yaptim, ben de benden baska cok ama cok cok cok az insanin emegi var. kendimi hicbir zaman zeki bir insan yerine koymadim koymam da, bu dunyadaki zeki insanlara haksizlik etmeme sebep olur ama soylemem o ki salak da degilim. su anda itibariyla cok guzel bir keziah jones speech ine gecmis olmak ile birlikte, ulkemin icinde bulundugu son durumu az biraz degerlendirdigimde salak olmamanin ne denli onemli olabilecegi sorusuna cok ama cok cok cok cok fazla yanitlar bulabilmekteyim. benim ulkemde cogunluk salak ise, ya da daha sempatik bir ifade ile -aziz nesin' in sempatik olarak algilanabilme yolunda ifade etmis oldugu uzere- cogunlugun kafasi yeteri duzeyde isleyebilme yeteneginden 1950 li yillardan bu yana programli bir sekilde uzaklastirilmis oldugu uzere, bu ulkede salaklik seviyesinin biraz uzerinde olmak mikro duzeyde basli basina cok ayricalikli bir konum olmakla beraber, makro duzeyde tum salaklar kendini dahi sandigi icin, sizi de salak yerine koyabilmektedir.

ataturk, etten kemikten bir insan olmak ile birlikte -allah gani gani rahmet eylesin-kendi bunyesinde haiz oldugu yuksek zeka, gereginden fazla duzeyde vizyon, insan ve diger canlilar ile ilgili sevgi ve saygi ve de tevazuh vs gibi onemli unsurlardan oturu, yurdum dahilindeki diger kafasi karisiklar arasinda yaklasik yuzonyildir cok onemli tirsakliklar, soru isaretleri, beyni basmazliklar, gozu gormezlikler, yusuf yusuf atmalari ardinda birakmistir.

bugunku durum itibariyle cok net olarak soyleyebilirim ki rahmetli ataturk' un vizyonu bugunlere tasinamamistir. tasinamamistir, tasinmamistir, tasinmak istenmemistir veya tasinmasi engellenmistir. ancak benim insanim da bunu yapacak yurekliligi gosterememistir. bu bahsetmis oldugum yureklilik de zaten kurtulus savasi yurekliligidir. o donem yurekliliginde yuce turk kadini cephelere erzak, muhimmat tasimakla kalmamis, oralarda bizzat onbasi mertebelerinde boy gostermistir. bugunku manzarada ise trajik mi komik mi trajikomik ya da komiktrajik mi olarak adlandirmakda cok kararsiz kaldigim, istisareye yattim rabbim icimde cleaveland yazdi mantalitesi baskindir. yuce rabbim artik amerika' daki hastaneleri isaret etmekte, islam yeniliklerini bir kenara itmektedir. sulebas bazindaki sikmabaslar davoslarda onceden tespitli one minutes senaryolari akabinde triskadan gozyaslari dokmekte, diger bir akli evvel ise bu planli, maksatli one minutes kepazeligini markalastirip, tavuklara misir, biz kullara pastorize yumurta satmak gibi buluslarini bir yana birakacak olursak, kim bilir hangi tarz bir corap orgusunu olusturmakla mesguldur.

en tepedekinin onbes yasindaki oglu e-ticaret, bir altindakinin biraz daha palazli oglu sea-ticaretle, bir alttakinin her turlu oglu ticaretin her turuyle koseyi besinciye donmekte iken, ulke ticaretindeki amiral gemiler krizden oturu yalpa vurmakta ancak kucucuk, minnacik gemicik her turlu dalgaya kafa tutmaktadir.

zihniyet budur, niye budur, cunku ulkede adam yoktur, olmus olan adam 1938 yilinda arkadaslari ve birlikte yarattiklari eserleri ile birlikte hakk-in rahmetine kavusmuslardir.

aslinda bunlar da bize fazladir, biz bunu ne anlayabilecek ne kavrayabilecek ne de ozumseyebilecek insanlariz. biz yeri gelir ulkemizi bile satariz, kendi askerimiz olur sesimizi cikaramayiz, gir derler girer, cik derler cikariz. ancak senaryoda one minutes varsa kanunlarimizi bir kenara iter opusmem demeyiz, gerekirse french kiss bile yapariz. onlar git der gider, gel der el pence divan geliriz, cunku ulkede adam yoktur. kendi kazdigimiz cukura kendi insanimizi gomeriz.

biz buna layigiz. burasi da bugun itibariyla bir devrin battigi yerdir, birakin da oyle olsun, oyle kalsin.

keske devlet baskanimiz lawrence, basbakanimiz da wilson olaydi, en azindan bunlar da turk kokenli der avunur, obama ile afrika nasil gururluysa, biz de bundan gurur duyardik.. ayrica ergenekon' u bir efsane olarak hatirlar dururduk..

Thursday, February 19, 2009

eskilerden devam - Saban' in Kedisi


Birgün Ramazan’ ı vurdu diye duyarsanız hiç şaşırmayın dedi sigarasından derin bir nefes almadan önce, diğer elini sertçe masaya vurarak; yerdeki tavuk boyunlarını kemiren küçük kedisinin de hafiften sıçramasına sebep olarak Şaban abi. Zaten bitmişim ben, bitmişim kardeşim dedi, sigarayı tutmayan eliyle hanın temizliğini yapması karşılığında yaşamasına izin verilen odayı göstererek: “Hiçbir şeyim yok ki benim, hiçbir şeyim kalmamış”. Ayağında lastik terlikleri, yırtık pırtık şortu, üstünde yakası göbeğine kadar yırtık penyesiyle, saçı başı toz içindeydi bu gece temizlikten yeni geldiği için. Geçen akşamki hali geldi gözümün önüne, ne kadar da neşeliydi oysa ki Moldovyalı fahişeleri ağırlarken; “buyrun, buyrun ben Şaban, merhabaaa hoşgeldiniz, Şaban ben, sizin isim neydi?”, böyle davranmak lazım bunlara derdi, yoksa bu işin keyfi başka türlü çıkmazmış. Sabah da başından geçenleri anlatırken epey güldürdü bizi. Tek kelime türkçe bilmeyen kadına yumurta ister misin diye sormuş, lafla anlatamayınca da, kapmış dolaptan bir yumurta, kadının burnunun dibine kadar getirerek “bundan ister misin?” diye sormuş, gecenin üçünde yağda yumurta yemişler karşılıklı. Rahmetli karısından –öldü benim hanım diyor ama işin aslını bilen yok- kalan makyaj malzemelerini, iç çamaşırlarını falan verip öyle göndermiş kadını –alem adam-. Küçük kedisini anlatırdı sıksık. Ben yatarım, o da gider şu koltuğun üstünde uyur, ben kalkarım, o da yerinden şöyle bir gerinip kalkar sonra yemeğini ister demişti bir keresinde. Bir de teorisyen yanı vardı bizim Şaban abinin. Sorunu söyleyin anında çözüme dair bir teori geliştiriverirdi; “şunu şurdan getir, burdan geçir, iki çivi çak, bir de tahtayla tuttur, tamamdır”. Ama hiç göremedik bir işi böyle hemencecik çözüverdiğini. Bir de deprem günlerinde bir lafını duymuştum, aşağıda bağıra bağıra anlatıyordu; “deprem bir başladı gece 12’ de sabah 7’ ye kadar hiç durmadı, ortalık zangır zangır sallandı Allah çarpsın” diye, ben de o öğlen 12’ den akşam 7’ ye kadar gülmüştüm...Ama bu gece farklıydı, keyifsizdi, o konuşuyordu hepimiz dinliyorduk. Ben kafaya taktım Ramazan’ ı, geçen akşam yaptığını bir daha yapsın devirecem onu diyordu. Zaten bitmişim ben, hiçbir şeyim yok benim, içeride rahat ederim hiç olmazsa, yemeğim hazır, karışanım görüşenim de olmaz, ohh gel keyfim gel diyordu. Saat neredeyse 2 olmuştu. Rüzgar bulutları hafiften sürüklüyor, ertesi gün havanın kapalı olacağını fısıldıyordu kulaklarımıza. Dedim ya, keyifsizdi bu akşam, Allah rahatlık versin deyip ayrıldık yanından, evlerimize dağıldık keyifli bir uyku için...Sabah aldık haberini. Hemen koştuk odasının olduğu terasa. İlk girenlerdendim odasına böyle durumlarda soğukkanlılığımı koruyabildiğim için. Gene kurmuşsun teorini ama bu sefer uygulamaya da ağırlık vermişsin diye geçirdim içimden. Gözümün önüne geldin heyecanlı heyecanlı, olmayan altdişlerini göstere göstere, üstünde çiçekli havai gömleğin, düğmesi eksik, altında her tarafı tadilatlı beyaz pantalonun, ayağında ahı gitmiş vahı kalmış yumurta topuk ayakkabılarınla; “bak Ufuk, alırsın sağlam bir ip, şöyle uygun bir yere bağlarsın, geçirirsin ilmeği boynuna, sonra da bırakırsın kendini. İşte bu kadar basit, eğer artık çekemeyecek durumdaysan bu pis, bencil, orospuçocuğu yaşamı, bas kıçına tekmeyi gitsin” dediğini duyar gibi oldum.

Görseydin her akşam üstünde uyuduğu koltuğun bu sabah altında ağlayan kedini, sen bunu yapmazdın bence Şaban abi..

27/09/2001

life is a fair coin

başımı kucağına koyup, büyük olasılıkla da pencereden giren serin sonbahar rüzgarının bedenlerimizi ürpertmesine izin verdiğimiz herhangi bir günün ilk saatlerinde, bana "ne düşünüyorsun?" diye sorduğunda, eğer cevabım "hiçbirşey" ise, anla ki bu aslında çokbir şey! buradan çıkartılabilecek tek sonuç; senin fiziksel ve düşünsel varlığının, benim zihnimi tamamen berraklaştırmış olması, büyük bir dinginliğe ulaştırması, bütün saplantılardan uzaklaştırması ve de geçmişin tüm tortularından arındırmış olmasıdır. bu da ancak mutluluğun açık bir tanımıdır. sevginin varlığının tek amacı da, bu hiçlik, bir bakıma uzaklaştırma, olmalıdır.
12/10/01

"gerçekte her insanın iyileştirme ve havayı etkileme potansiyeli vardır" W.B. Şans Hayaleti

life is a fair coin and i'm the fuckever

ilkgecem.com

28/01/2001

eski evsahibi bizi kapının önüne koyduktan sonra, biz de yeni ev arayışınagirmiştik. uygun ev de kolay bulunmuyo tabi ama sonunda bi tane bulduk.Ailecek çok sevindik tabi, ama gözden kaçırdığımız bi nokta varmışmeğer..Evin 5 metre karşısındaki apartmanın altında düğün salonu varmış, adıda simge düğün salonu..ben yeni muhitte yaptığım keşif gezileri sonundaetrafın düğün salonu dolu olduğunu farkettim ama iş işten geçmişti bikere..evin karşısı simge, 50 metre aşağısı yurdagül, 25 metre yukarısı (asıladını unuttum) oynakdüğün salonu, 15 metre solu gazino sondurak..kafayıyedim tabi..adamlar cuma akşamı düğünlere başlıyolar, ctesi ve pazar ikişertane yani toplam 15 düğün oluyo bi haftasonunda (50 metre yarıçap içindesadece). kısacası zifaf gecesi ile ilgili bir işletme kurdum mu burda parayapara demem gibi geliyo bana bi endüstri mühendisi olarak.tabi bu şirket online çalışan bi işletme olacak. adres de www.zifaf.com yada www.ilkgecem.com olur heralde..misyonumuz yeni evli çiftlerin bu önemligecede karşılaşabilecekleri dertlere derman olabilmek. Mesela, damat bu gecemilli olacaksa ona hangi taktiği uygulaması gerektiği (ofansif, defansif,agresif, ofsayt taktiği..vs), ipteki 40 adet düğümün alttan mı yoksa üsttenmi başlanırsa daha çabuk çözüleceği ve konuyla ilgili mevcut iş bölümüuygulamaları (mesela damat düğümleri çözemiyo, o zaman hemen bize başvuracakbiz de uzman bi çalışan gönderip onun düğümleri açmasına ve diğer zorlandığıhusulara yardımcı olucaz), ayrıca gelinin mert çıkmaması durumunda (yanidaha önceden çeşitli münasebetlerde bulunmuş ise) damadın ne yapmasıgerektiği konusunda ayrıntılı bilgi sunma gibi hizmetler verilecek..bununyanısıra evlere çilek,şampanya gibi hizmetler de sunacaz tabi..tabi bütün buhizmetleri sunup terk etmiycez çiftleri, kendilerine sayın ord. doktor Dümenbeyin 13 ciltlik "ilk gece sendromları ve optimuma en yakın çözüm verenalgoritmalar" eserini interaktif CD romları ile birlikteverecez..haftasonları hom programından elde edilen yoğun talep tahminlerisonucunda, kalabalık semtlerde gezici ekipler de tahsis edeceğiz tabi..neyse ilgi duyan, ortak olmak isteyen arkadaş varsa bildirsin, çok para varbu işte çookk, ben hesapladım..Kaynaklar,"Benim de saçım uzun gözlerim de ela, ama sen hiç bakmadın bana", İST 01yaşasın yüksek lisans

eski ben




bu fotografi az once buldum, icinde kendimi gorunce dumurdan ote bir sey oldum.

face-it hikayesi


Yasamda artik belli bir seneyi geride birakmis bir insan olarak, arkaya donup baktigimda ve bir de basimdan gecen olaylari da ust uste koydugumda, felegin sillesini ve bu sillenin yaratmis oldugu kumulatif etkileri hesap makinamda bir bir topladigimda bir turlu mantikli bir sonuc bulamamami, makinamin 00 yazan tusunun calismamasi ile iliskilendirmem gerektigi, bir gece zaten rahatsiz olan uykumdan ansizin kan ter icinde uyanmam ile birlikte zihnime dustu.

Peki dustu de ne oldu? gecenin bir vakti benim gazete kuponlari ile almis oldugum hesap makinamin icini acmam ve tuslar arasina kacmis olan birkac susami temizlemem akabinde makinanin duzgun bir sekilde calisir hale gelmesi ile hesaplari en bastan yapmaya baslayip, bu sekilde sabahi etmem ve bir kez daha umdugum sonucu bulamamamla sonuclanacak olaylar silsilesi bir gece uykuma daha maloldu.

Gece uykusu demisken, yarim saatlik bir gunduz uykusunu 10 saatlik gece uykusuna tercih edecegimi, bu yarim saatlik gunduz uykusunun insana verdigi huzur ve mahmurluk ve de rolatif dinlenmislik hissinin en kralindan gece uykusundan fazla oldugunu cok iyi bildigim icin, surekli hata yaptigim hesabimi beriki oglen vakti gerceklestirmeyi planladigim kisa sekerlemeden sonraya birakmaya karar verdim.

Bu karari henuz vermistim ki, mudurumun seslenmesi ile kendime geldim: ufuk bey bir saniye odama gelir misiniz?

Mudurum arada sirada bizleri odasina cagirir, kimi zaman havadan sudan, kimi zaman ise is ile ilgili konusur, aklina gelirse hatrimizi sorar, aklina gelmedigi zamanlarda ise adetten oldugu icin – yani bir nevi refleks olarak- hatrimizi sorar ve her halukarda vermis oldugumuz cevabi dinlemezdi.

Bu isin aslini soracak olursaniz, yani eminim ki isin aslini cok merak ediyorsunuz, mudurum vermis oldugumuz cevabi cani gonulden dinlemeyi, ona cok icten ve samimi cevaplar verebilmeyi ne kadar cok istemis olsa da, biraz karakterinden biraz da zihninin gazete kuponlari ile alinmis ve tuslarinin ici susamlarla dolmus bir hesap makinasi gibi sadece sinirli kurallara bagli islemleri ve dahasi sinirli kurallara bagli bu islemleri kendi mental yapisina gore cok hizli ve surekli bir sekilde isleten yapisindan oturu, arzuladigi bu ictenlik ve samimiyet seviyesine ulasamamistir.

Herneyse, lafi da cok fazla uzatmayalim, beriki ogleden sonra uykusuna masamin uzerine kollarimi ve de kollarimin uzerine de kafami hafif bir aciyla yan olarak yerlestirip tabiri caiz ise yattim. İlk otuz saniye gunluk seslerden dolayi sikinti cekmis olsam da, tahminimce kirbesinci saniyede beklemis oldugum uyku duzeyine ulastim.

Bu guzel ve olgun duzeye henuz ulasmisken, mudurumun seslenmesi ile aniden kendime geldim: ufuk bey bir saniye odama gelir misiniz?

Buyrun efendim.

Ufuk Bey nasilsiniz?

Cok iyiyim efendim, arada bir omuzumdaki ve belimdeki kireclenmeler zorluk cikariyor, disimin kirilan dolgusu agri yapiyor, bu ayki dogalgaz faturasi asiri yuksek geldi, kedimiz ishal oldu, esimin de bazi saglik sorunlari ortaya cikti…….

Ufuk Bey, benim sizinle gorusmek istedigim konu…

Buyrun efendim?

Bildiginiz gibi son 16 yildir sizinle son derece ahenkli bir calisma yurutuyoruz. Gerek musterilerimiz, gerekse ust yonetimimiz bu uyumlu calismadan ve bunun firmalarimiza olan olumlu getirilerinden son derece hosnutlar. Son senelerde cirolarimizi epeyce katladik. İmajimizi olumlu yonde degistirdik ve kurumsal kimligimizi gelistirdik. Firmamizi birlikte gelistirdik, kazanclarimizi artirdik, herkes performansimizdan son derece memnun, bu yuzden isinize son vermek zorundayim Ufuk Bey.

Ruyasinda aglamis olup da asiri rahatlamis bir sekilde uyananiniz oldu mu hic? O oglen boyle bir hisle uyandim. Hesap makinamin tuslarinin arasina kacan susamlarin beni bu kadar derinden etkileyecegi aklima gelmezdi.

5 ve otesi


sevgi dolu bir dunyam var
dort yanimda tum insanlar
dunya mali neye yarar
dostluklarla yasiyorum

siirlerde romanlarda
gelmis gecmis zamanlarda
tamburlarda kemanlarda
sarkilarda yasiyorum

sevgilerden nakislarla
mutlu mutsuz bakislarla
kalpten kalbe akislarla alkislara yasiyorum

ben de sevdim bir zamanlar
icimde bin hatira var
herkes hayatini yasar
anilarla yasiyorum

ne kosklerde ne sarayda
ne dunyada ne de ayda
benim yerim cok uzakta
dualarla yasiyorum

sarkilara duygu seren
cilelere gogus geren
dertli gonulere giren
iste benim zeki muren

kimsesizlerim kimsesisiziyim, kimsesizim,
yalnizlarin yalniziyim, yalnizim,
dertlilerin dertlisiyim, dertliyim,
asiklarin asikiyim, asikim,

ismim mesut, gobek adim bahtiyar
yillarca hep boyle bildiniz siz;
mesut bahtiyardan sarkilar dinlediniz.

----------------------------------------------------

hayat bazen o kadar cetrefilli, o kadar boktan bir hal aliyor ki
buna sen bile sasarsin dostum.

sen ki bizden kat be kat yasadin
bizden cok ama cok fazlasini gordun
sen bile sasirirsin dostum.

sen ki bizden kat be kat yasadin
sen gideli bes yildan fazla oldu
standart ve klasiklerden hoslanmam ama
sen guzel bir yerdesin dostum

senin yerin guzel bir yer
bir deniz kiyisi, bir ruzgar, bir sessizlik veya bir dalga sesi ya da bir cocuk gulusu
iste buna icelim dostum

bircok kitap devirdin burada ve orada
cok okudun cok calistin, tam da sevdigin gibi,
guzel saclarini ruzgarla paylastin, gulusunu gunesle, huysuzlugu bulutlarla,

her turlu sen guzeldin, adamdin, cesurdun ama umutsuzca kirilgandin, guzel adamdin,
iste buna icilir dostum

senden kuvvet aldim, seni gordum, yasadim, hissettim
toprak sensin ben topragim
insan curudu sen saglamsin
cesaretin bana ornek olur, ben ozlemle aglarim dostum

kimsenin payini almam, hakkini yemem
ama hayat bazen o kadar cetrefilli, o kadar boktan bir hal aliyor ki;
ben bile ben oldugumu bilemiyorum

ama sen iyi ki varsin dostum.