“İsmim Mesut göbek adım Bahtiyar,Yıllarca hep böyle bildiniz siz Mesut Bahtiyar’ dan şarkılar dinlediniz...”Balkona çıktım, güzel bir esinti var bu gece. Üstüme de zaten pijamalarımı çekmişim, ohh kimse keyfimi bozamaz artık. Cabbar’ ın da keyfi yerinde bu gece; tabi balıkları lüp lüp götürdü az önce isterse keyifsiz olsun, karşımdaki sandalyede istirahat ediyor kendileri şimdi. Ben de bir yandan rakımı içip bir yandan da pilakimi yiyiyorum.“Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin, ...., benden evvel başkası seni görüp sevmesin...”Bu akşam değişik bir şeyler var, hani insan kendini kimi zaman daha farklı, daha rahat, hafiflemiş ve daha mutlu gibi hisseder işte o var. Çok keyifli. Arada bir boğazdan geçen gemilerin sintinelerinin kokuları dışında. Sineklere karşı bile daha anlayışlıyım bu akşam.“Aşk bu mu, sevda bu mu, hayat bu mu? Kalb acı, dünya hüzün, göz yaş dolu”Yıllar öncesini hatırlattı bu gece bana; annem, babam gene aynı balkonda, ablam İstanbul’ da öğrenci o zamanlar, gene aynı hafiflik var ben de konuşulanları dinlerken. Tabi o günler nereden baksan 25 yıl önceydi. Önce babamı verdim toprağa genç yaşında, birkaç yıl sonra da annemi kollarımda kaybettim kanserden, kollarımda. Kabullenmesi epeyce zor.. Belki de sırf buyüzden ölüm o kadar yabancı, o kadar ürkütücü gelmiyor bana artık.“Halimi anlayacak, derdime katlanacak, benimle ağlayacak sevgili istiyorum..”Gene aynı balkon, gene aynı gece ve değişik olarak uykulu Cabbar. Ve yarın gene bana yabancı olmayan bir gün...“Gel etme dedim, kal gitme dedim, söz dinlemedin bak kaçıverdin..”Çok da geç olmayan bir saatte uyandım. Ben uyanınca yatağı yanımdaki sandalye olan Cabbar’ da uyandı ama hemen kendini aşağı attı bak ben gene senden erken kalktım gibilerinden; ben yattıktan sonra yatar, ben kalkmadan kalkardı, yani benim bütün hayatımı o idare ederdi kendince. Traş olup duş aldım, biraz peynir ekmek ve çay ile geçiştirdim kahvaltı faslını. Üstüme gelişigüzel bir şeyler geçirdim, gazeteye çabucak bir göz attım çünkü saat yaklaşıyordu.“Dediler ki gün gelir unuturmuş gidenler. Olsun bana aşk dolu geçen yıllarım yeter. Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu?...”Köşedeki çiçekçiden her zamanki gibi sana layık olduklarına bir türlü kendimi ikna edemediğim çiçekler yaptırdım ve doğruca yanına geldim...Cebimden üzerinde geçen akşam senin için yazdığım bir şeylerin olduğu küçük kağıt parçasını çıkardım...“Dolarken gönlüme bir tatlı hüzün, sürükler hayalini gül renkli yüzün, seni sevmek bile yetmiyor bana, içimde bir his var aşktan da üstün, aşktan da üstün...”.... saatime baktım vakit gelmişti, tam 6 sene önce, tam bu an gözlerini kapattın sen, dayanamadın, başaramadın bu zalim dünyada ve kendimce okumaya başladım, 6 sene oldu ama ben eskisinden de çok üzülüp, eskisinden de çok titreyip, eskisinden de çok ağladım o gün, sen hakkın olan gerçek bir melek olalı tam 6 sene olmuştu o gün;...
Çok uzaklardan,
Seni ne kadar çok özlediğimi,
Teninin sımsıcak sarışına ne kadar büyük bir arzu duyduğumu,
Kapkara gözlerindeki o ışıltıyı bir anlığına bile olsa tekrar yakalamayı ve
Gülüşünün bedenimi yarı uyuşmuş bir mutluluk anına itmesini,
Kokunun en ince ayrıntılarını, dudaklarının ılıklığını,
Birbirinden beter esprilerinle başa çıkabilmeyi,
Ağzına kadar dolu küllüğe ettiğin küfürleri,
Aynı gecelerin aynı saatlerinde aynı anda görebilmeyi umduğumuz benzer rüyaları,
Yemek yaparken suratındaki ciddi ifadeyi, çatık kaşlarını,
Sorunlarını, gözyaşlarını,
Çok uzaklardan,
Seni ne kadar çok özlediğimi,
Avazım çıktığı kadar bağırsam, haykırsam,
Yoldan geçenleri birbir kollarından tutup anlatmaya çalışsam,
Çok uzaklardan,
Deli olana kadar,
Sadece seni ne kadar çok özlediğimi,..
“ Dicebant mihi sodales, si sepulchrum amicae visitarem, curas me – asaliquantulum fore levatas.”
**Arkadaşlarım bana sevgilimin mezarını ziyaret edersem acılarımınh afifleyeceğini söylediler.
“Gökyüzünde duman duman bulutsun, söyle seni kalbim nasıl unutsun”
1 comment:
Post a Comment